Japonya
Doğu Asya’da yer alan Japonya bir adalar ülkesi olup Japon Denizi ile Kuzey Pasifik Okyanusu arasında bulunmaktadır. Ülkede %98 Japon, %0,5 Çinli, %0,5 Koreli, %1 diğer etnik gruplar bulunmaktadır.
Japonya ile İslamiyet’in ilk temasının bölgeye gelen Arap ve Çinli Müslüman tüccarlar aracılığıyla 14. yüzyıldan itibaren var olduğu tahmin edilmekle birlikte, bu ilişki oldukça sınırlı düzeyde kalmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında önce bir siyer eserinin Japoncaya çevrilmesi, ardından Osmanlı Devleti ile kurulan münasebetler ve 1. Dünya Savaşı sonrasında bölgeye göç eden Müslüman Tatarlar aracılığıyla İslamiyet’e olan ilgi artmıştır. Özellikle Ertuğrul firkateyninin batması sonrasında kurtulanlarla birlikte İstanbul’a gelen ve burada Müslüman olan Torajino Yamada ve Şotara Noda adlı iki kişi, hem Türk Japon ilişkilerinin güçlenmesine hem de Japon toplumunun İslamiyet’e olan ilgisinin artmasına önemli katkı sağlamıştır.
Ülkedeki Müslümanlar 1928 yılında ilk teşkilatlanma çalışmalarına başlamış, 1930 yılında kurulan matbaada dinî eserler neşredilmiş, 1935 yılında da Kobe’de ilk cami ibadete açılmıştır. Öte yandan önce 2. Dünya Savaşı sırasında, ardından petrolün dünya ekonomisinde belirleyici rol oynamaya başladığı 1970’lerin ilk yarısında, Japon devleti stratejik bir hamle olarak İslamiyet’e yönelik olumlu adımlar atmıştır. Devlet destekli bu pragmatik ilişki biçimi ülkede İslamiyet’e olan ilgiyi arttırmış olsa da bu süreç sağlıklı ve kalıcı bir ilişkiye dönüşmemiştir.
20. yüzyılın ikinci yarısında çalışmak amacıyla Japonya’ya giden Türk, Arap, İranlı, Afgan ve Pakistanlılarla birlikte ülkedeki Müslümanların sayısı artmıştır. Günümüzde Japonya’da yaşayan Müslümanların sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu sayının 150.000 ila 200.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ülkedeki en kalabalık Müslüman unsurlar Endonezyalılar, Hindistanlılar, Pakistanlılar, Bangladeşliler ve İranlılardır. Müslüman Japonların sayısı ise 15.000 civarındadır. Ülkede ibadete açık yaklaşık 50 cami ve Müslümanlara yönelik faaliyet gösteren 14 sivil toplum kuruluşu bulunmaktadır. Bununla birlikte ülkede İslami eğitim veren özel bir eğitim kurumu yoktur.
Ülke Müslümanlarının en fazla sıkıntı yaşadığı alan çalışma hayatıdır. İşverenlerin, zaman ve verimlilik kaybına sebebiyet verdiği gerekçesiyle çalışanlara ibadet için müsaade etmemesi, Müslümanları iş hayatında oldukça güç duruma düşürmektedir. İşverenler bu yaklaşımlarının İslam karşıtlığından kaynaklanmadığını, bunun çalışma hayatının gerekliliği olduğunu savunmaktadır. Ülkede, çalışanların bu konuda hak talep edebilecekleri yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Bir diğer sorun da İslamiyet’i seçen Japonların aile ve yakın çevrelerinin olumsuz telkinlerine muhatap olmalarıdır.